Dünde yarını arayan kütüphanelerimiz vardı

Dünde yarını arayan kütüphanelerimiz vardı

Johannes Pedersen’in ‘İslam Dünyasında Kitabın Tarihi’ kitabında sadece kütüphaneler değil ümmet coğrafyasında kitapla ilgili her şey konu ediliyor..

Kitap ve kütüphane bir medeniyetin, bir kültürün en görünür halidir. Kim bir medeniyet düşüncesi kurmak isterse bunu kitaptan bağımsız düşünemez. Kitap insanın varoluşuyla alakalı. Yüce Rabbimiz de biz kullarıyla kitap vasıtasıyla muhatap olmuştur. Bu muhatap oluş beraberinde kitaba hürmeti beraberinde getirmiştir.

Meşhur sözdür: “Tüm kitaplar tek bir kitabı anlamak içindir.” Bu bakımında kendi medeniyet kodlarımızda kitap ilmin, bilmenin ve düşüncenin merkezindedir. Biz de bu merkeze yakın gelmek, bugünü yarına taşımak için kütüphaneler bizim tarihimizde ne haldedir, ne durumdadır diye merak ettik, dünün kütüphanelerinde bir gezintiye çıkalım dedik.

Bağdat, Kahire ve Kurtuba kütüphaneleri

İslam’ın hâkim olduğu coğrafyalarda kitap üretimi bir sanat olduğu kadar diğer bir imkân da telif eserlerin sayısının artması için gösterilen çabaydı. Hatta telif eserlerinin üretilmesi için hükümdarlar, kütüphaneler de kurmuşlardı. Kalkaşendi’ye göre onun zamanında İslam diyarında üç büyük hükümdar kütüphanesi vardır: Abbasi Kütüphanesi, Bağdat’ta; Fatımi Kütüphanesi, Kahire’de; Endülüs Kütüphanesi, Kurtuba’da.

Bağdat Kütüphanesi “Beytü’l-Hikme”, “daru’l-ilm” olarak nitelendiriliyordu. Kütüphanenin bir başka özelliği de tercüme kütüphanesi özelliği taşıması.

Kahire’deki Fatımi kütüphanesi, Kuzey Afrika’daki kültürel hayata katkı sağlamıştır. Buradaki hükümdar kütüphanesi o kadar gelişmişti ki Fatımi halifesi bir kitabı istediğinde kitabın sadece müellif nüshası bulunmaz diğer kopyalar da hükümdara sunulurmuş. Saray kütüphanesinde kırk koleksiyon kitabı vardı. Fatımi halifesi Hakim devrinde Abbasi hükümdar kütüphanelerindeki gibi bir uygulamaya geçilerek bir akademi kurulmuş. Fatımi devrinin parçalanmaya başladığı dönemde alacaklarına mahsuben Türk askerleri tarafından yağmaya uğrar kütüphaneler. Şii etkisinde eser veren bir hafızaya sahip kütüphane Selahaddin Eyyubi devrinde kapatılmış. Fatımilerin bir kısmı yıkımdan sonra Yemen bölgesine hicret etmiş ve bazı kitapların korunması böylelikle sağlanmış.

Abbasilerin merkezde, Fatımilerin Mısır’da hâkim olduğu zamanlarda ümmet coğrafyası Kurtuba’da da kitapsever hükümdarlar mevcut imiş. Endülüs Emevileri II. Hakem döneminde geniş bir kütüphane inşa etmişler. Endülüs’ün yıkılışının ardından Gırnata başta olmak üzere pek çok şehirde kütüphaneler inşa edilmiş.

Medreseler çevresinde kütüphaneler oluşmuş

Bu sayılan hükümdar kütüphanelerinin yanında hükümdarlara yakın isimlerin de kütüphaneleri mevcut imiş.  Ali bin Yahya dönemin önemli kütüphane sahiplerinden imiş. Abbasi dönemi vezirlerinden İbnu’l-Furat vefat ettiğinde geride, günümüzün kaç lirasına tekabül ediyor bilmiyoruz ama 200 bin dinarlık bir kitap hazinesi bırakmış.

Fars hanedanı Bühevyhiler zamanında meşhur bir âlim olan İbnü’l-Amid büyük bir kütüphane kurmuş. Yine Bühevyhi zamanında yaşamış Sabur bin Ederşir de geniş bir kütüphaneye sahip imiş.

Kitaba dair videolu tanıtımı da aşağıdan izleyebilirsiniz:

Yöneticilerin dışında İbn Seyyar Basra’da büyük bir kütüphane kurarak hem kitap istinsah etmek isteyenlere imkân tanımış hem de kitap araştırması yapanlara burs imkânı sağlıyormuş.  Ulemadan Cafer bin Hamdun’un Musul’daki kütüphanesi de benzer bir işleve sahip imiş.

Samani hükümdarının kütüphanesinden İbn Sina  çokça yararlanmış ve  Arap dili ve şiiri konusunda pek çok esere ulaşma imkânına sahip olmuş.

Merkezî coğrafyada Sünniliğin medrese yoluyla sistematik hale gelmesi ile medreseler çevresinde kütüphaneler oluşmuş. Kütüphanelerin kurumsallaşmaları Selçuklular devrinde ivme kazanır. 1216’da Merv şehrinde toplam 10 adet içerik olarak zengin kütüphane varmış. Kurumsallaşan kütüphanelerin yanında özel kütüphaneler de önemli bir yekun tutuyormuş.

Kitapta ümmet coğrafyasında kitapla ilgili her şey konu ediliyor

Gerek kurumsal kütüphanelerdeki gerekse özel kütüphanelerdeki kitaplar 19. yüzyıldan itibaren Avrupa kütüphanelerinde yerini alır. Ama kütüphanelerde yer alan eserler tam bir nüsha değil, parçalı nüshalar halindeymiş. Mesela 1870’de Taberi’nin tarihinin Leiden baskısı için Avrupa’da ve Doğu’da pek çok nüsha parçası derlenmek zorunda kalınmış. Müslümanların etkin olduğu dönemlerde bir eserin asla eksik bir nüshası bulunmadığı gibi başka nüshaları da mevcut imiş.

Elbette ümmet coğrafyasında sadece bu kütüphaneler mevcut değildir. Biz Klasik Yayınları arasından çıkan Johannes Pedersen’in İslam Dünyasında Kitabın Tarihi adlı çalışmadan bir kısmını burada zikrettik. Tabi mensup olduğumuz medeniyette kitabın nereden nereye geldiğine de üzülerek. Kitapta sadece kütüphaneler değil ümmet coğrafyasında kitapla ilgili her şey konu ediliyor. Klasik dönemde kitap tasavvurumuza bir nebze de olsa yakın gelebilmek için güzel bir başlangıç kitabı. Medeniyetimizin yeniden uyanması yine Kitab’a  dönmekle mümkün ancak.